Antalya Hipnoz & Hipnoterapi
Antalya Psikiyatri, Psikoterapi ve Danışma Merkezi
Psikiyatrist - Psikoterapist
Uzm.Dr. Emine Filiz ULUHAN
0242 311 44 33
 

»Kişilerarası İletişim


Günümüz “iletişim çağı” olarak isimlendirilmektedir. Kişiler arasındaki duygu, düşünce, bilgi, haber alışverişi iletişim kapsamında olup, iletişimi bilgi üretme ve anlamlandırma süreci olarak ta tanımlayabiliriz. Taraflar iletişimin iki farklı ucunu temsil ederler ve bu iki uç arasında sürekli bir duygu ve bilgi aktarımı alışverişi gerçekleşir.

İki makine, insan ile makine (bilgisayar gibi) ya da insan ile hayvan arasındaki etkileşim de iletişim sayılmakla birlikte buradaki konumuz iki insan arasında sevinç, heyecan, acı, hüzün, korku, saygı, sevgi benzeri her tür duygunun paylaşımıdır. Bu bağlamda iletişimin insani ve toplumsal bir olgu olduğu ve toplumsal örgütlenmenin ilk şartlarından biri olduğu da açıktır.

Hakaret, kavga, taciz, alay etmek, karşısındaki üzerinde baskı ve hakimiyet kurmak, sürekli eleştirmek, karşıdakini dinlememek iletişim kurmak değildir.

İletişim her şeyden önce yapıcı olmalıdır. Kurulan ilişki ve etkileşim bireylerin hoşuna gitmeli, her iki taraf için de olumlu şeyler amaçlanmalı, saygı içermelidir. Kişilerarası iletişimde ana unsur belli bir yakınlık içinde (yüz-yüze) karşılıklı sözlü ve sözsüz mesaj alışverişidir. Bir başka tarif kişilerarası iletişimi, psikolojik nitelikli bilgi alışverişi olarak tanımlanmaktadır.

 Kişilerarası iletişimde etkileşim sözlü ve sözsüz olmak üzere iki farklı tür içerir. Sözlü iletişim bilginin sözcükler yoluyla sese dönüşmesini, sözsüz iletişim ise sesin tonu, hızı, şiddeti, kelimelerin tonlanması, hangi kelimelerin vurgulandığı gibi niteliklerin yanında hareket ve mimiklerin verdiği duygulanımı ifade eder. Kısaca sözlü iletişimde ne söylediğiniz, sözsüz iletişimde ise nasıl söylediğiniz önemlidir. Psikolojik araştırmalar, insanların günlük yaşamlarında karşılıklı olarak ne söylendiğinden ziyade nasıl söylendiğine dikkat ettiklerini ve önem verdiklerini göstermektedir.

Sözlü iletişimde dil, ses telleri, ağız, dudak, diş yapısı verici görevi görürken, sözsüz iletişimde beden ve yüz bu görevi üstlenmektedir. Bilinçli ya da bilinçdışı, sesin tonlaması, başın sallanması, gözlerin kısılması-açılması, kaşların kaldırılması-indirilmesi, dudakların büzülmesi, omuzların kaldırılması-düşürülmesi gibi birçok beden ve yüz ifadesi farklı anlamlar ifade edebilmektedir. El sıkışmak, elini omzuna koymak, elini öpmek, yanaklarından veya alnından öpmek gibi birçok bedensel temas şekilleri de farklı mesajlar verir. İletişimdeki bireylerin aralarında tuttukları mesafe, giyilen elbise, takılan takı-rozet, yapılan makyaj, sürülen koku, traşlı olmak-olmamak gibi birçok faktör de farklı anlamlarla yüklüdür. Bir araştırma iletişimde bireylerin %7 sözlü kapsama, %38 dil ötesi öğelere, %55 de duygusal yüz ifadelerine yer verdiğini saptamıştır.

İyi iletişim kurmayı bilen bireylerin hayatta daha başarılı oldukları bir gerçektir. İletişim kurma yeteneği aşk ve duygusal hayatta, özel yaşam ilişkilerinde, iş hayatında, tüm bireysel ilişkilerde, alışverişlerde, pazarlık görüşmelerinde başarıyı getirirken, kişinin bireysel gelişimine, kişilik gelişimine de katkıda bulunarak, hayattan zevk almasına ve mutlu olmasına yardımcı olmaktadır.

Bazı bireyler kişilik özelliklerinden dolayı daha iyi iletişim kurabilmekle birlikte, iletişim sonradan kazanılabilir, geliştirilebilir ve öğrenilebilir bir beceridir. Doğru sözcükleri seçmeyi ve dilin inceliklerini öğrenerek, duruş, ses, yüz ve beden dilini doğru kullanarak herkesin sağlıklı bir iletişimde bulunması mümkündür.

İletişimde ilk yaklaşım tarzı, ilk sözcükler ve ilk hareketler genellikle iletişimin tümüne hakim olur. Yani ilk izlenim çok önemlidir. Teklifsiz bir konuşma yapmak için samimi bir ses tonu, mesleki bir iş görüşmesinde profesyonel bir ses tonu iletişimi doğrudan etkileyecektir. Özür diler bir tutumla başlayacağınız bir konuşma sizi sürekli savunmada tutacaktır. İlk kelime, davranış ve tutumlar iletişimin rotasını belirleyecektir. 

Bu amaçla;

  1. Ne istediğinizi bilin ve ona uygun bir tonla konuşun.
  2. Karşınızdakine ilk izlenimde olumlu bir imaj verin.
  3. Başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüğü ile ilgili kafa yormayın. Kendinizi kanıtlama çabalarına girmeden, kişilik sahibi olduğunuza inanarak davranın. Değerli ve saygın biri olduğunuza önce, kendiniz inanmalısınız. Unutmayın ki, herkes sizi kendi biçtiğiniz değer kadar algılayacaktır.
  4. Sürekli şikayet eden, olumsuz konuşan, olumsuz fikirler ileri süren, mutsuz bir  yaklaşım sergilemeyin.
  5. Olumlu ve yapıcı bir ortamda, karşınızdakini ‘’evet’’ yanıtı vermeye yönlendirin. ‘’Bu mobilyada ne kadar iyi bir işçilik kullanılmış değil mi?’’ veya ‘’bugün hava içimizi ısıtıyor değil mi?’’ gibi önermeler pozitif ortamda ‘’evet’’e yönlendirecek yaklaşımlardır. ‘’Sokak çocuklarının durumu ne kadar da acı değil mi?’’ yada ‘’bugün hava ne kadar soğuk değil mi?’’ gibi önermelerin yanıtları ‘’evet’’ de olsa olumsuz bir hava yaratacaktır. Bunun yerine ‘’sokak çocukları için hepimiz birşeyler yapmalıyız değil mi?’’ veya ‘’bu hava bu mevsime göre olağan, değil mi?’’ gibi önermeler pozitif yaklaşımı yakalamakta daha yardımcıdır.
  6. Karşınızdakine kendisi olma hakkını tanıyın. Yanınızda rahat olması için elinizden geleni yapın. İnsanlara nasıl davranacakları ile ilgili katı kurallarınız olmasın. Karşınızdakini olduğu gibi kabul ettiğiniz ve bunu hissettirdiğiniz anda birçok kapı açılacaktır.
  7. Karşınızdakine olumlu bakın ve onaylayacağınız birşeyler arayın. Onaylanma birey için gurur verici, yüceltici bir eylemdir. Onaylarken ortada olan bir vasfı değil görünmeyen bir özelliği öne çıkarmak çok daha önemlidir. Başarılı bir meslek sahibini işinde överek onaylamak yerine,  çok şık giyindiğine dair bir onay çok daha onore edici olacaktır.
  8. Karşınızdakine değer verdiğinizi, değerini bildiğinizi gösterin. Bunu randevuda bekletmeyerek, daha sonra tekrar arayarak, teşekkür ederek, yüceltici sözlerle, ismiyle hitap ederek, özel ilgi göstererek ifade edebilirsiniz. Bir satış temsilcisinin müşteriye ismiyle hoşgeldiniz demesi, sizin bir kafeteryada garsona ismiyle hitap etmeniz, tokalaşırken kuru kuruya el sıkma yerine ‘’sizinle tanıştığıma sevindim’’ gibi bir ifade kullanmanız, iletişime  bir sıcaklık katacaktır.