İyimser olmak, hayata pembe gözlüklerle bakabilmek günümüzün sağlıklı yaşam, uzun ömür felsefesinin temel prensiplerindendir. Bazılarımız duygularını çok kolay dışa yansıtır, diğerleriyle rahatça paylaşır. Bu insanların duygularını yüzlerinden okuyabiliriz. Psikoloji dilinde bu duruma duygusal dışa vurum diyoruz. Bu kişilerin canları sıkkınsa yüzleri hemen asılır, hareket etmek istemez. Eğer mutluysa gözlerinin içi güler, yerinde duramaz, kıpır kıpırdır. Duyguları çok kolay belli etme ve dışa yansıtma ile yüzlerinden hiçbir şey belli etmeyenler gibi duygularını saklama tarzları kişilik özelliklerinden kaynaklanır.
Kadınlar erkeklere göre duygularını daha kolay yansıtırlar. Duygularını dışa vurmak ikili ilişkilerde ve özellikle de romantik ilişkilerde bir avantajdır. Eşler birbirlerinin ne hissettiğini anlarsa ilişkide iletişim, uyum ve memnuniyet artar. Duygularını özgürce ifade edebilen kişiler karşıdakinin duygularını anlamada da daha başarılı olmaktadır. Yüksek dışa vurumlu bireylerin, duygularını gizleyen veya ifade edemeyen bireylere göre daha mutlu oldukları, kaygı düzeyleri ve suçluluk duygularının düşük olduğu, depresyona karşı dirençli oldukları saptanmıştır. Bu kişilerin özgüvenleri de daha yüksektir. Olumlu bakış açısı yani iyimserlikte ruh sağlığı açısından önemli bir kavramdır. Bir olayda başarılı olacağını düşünen, herhangi bir sorunu rahatça aşabileceğine inanan veya bir ameliyat öncesi olumlu beklentilere sahip olanlar, tersini düşünenlere göre daha iyi neticeler almakta, daha başarılı olmaktadırlar. Hepimiz birçok olay veya soruna farklı düşüncelerle yaklaşabiliriz. Ayrıca genel olarak kişilik özelliklerimizden kaynaklanan iyimserlik eğilimi vardır. İnsanlar çoğu kez iyimserlikle kötümserlik arasında kendilerince tutarlı bir tarz benimserler.
İyimserlik kişiye çok artı değer katar. İyimserler işlerinde daha başarılı olmakta, stresten uzak kalarak sağlıklı bir yaşam sürmektedirler. İyimserlerin bağışıklık sistemleri daha güçlüdür. Bazı insanlar ise sadece en kötünün gerçekleşeceğine inanan kötümserlerden farklı olarak yaklaşan bir olayla başa çıkma stratejisi olarak umutsuz beklentiler oluştururlar. Bu tür yaklaşıma savunmacı kötümserlik diyoruz. Başarısız olma korkusu bu yaklaşımın altında yatmaktadır. Savunmacı kötümserler ya kendilerini başarısızlığa hazırlamak için ya da kötü bir sonuçtan korktukları için bu seçimi yapmaktadırlar. Bu gibi bireylerin herhangi bir durumda en kötüyü düşünmeleri, ellerinden gelenin en iyisini yapmalarına yardımcı olur.
Sonuç olarak iyimserler stresle daha rahat baş eder, strese kolay kolay girmezler. İyimserler genellikle tersliklerle daha iyi başa çıkarlar. Çünkü iyimserler kötümserlere göre doğrudan ve aktif başa çıkma stratejilerini kullanırlar. İyimser olun, stresi yenin, daha uzun ve sağlıklı yaşayın.