Antalya Hipnoz & Hipnoterapi
Antalya Psikiyatri, Psikoterapi ve Danışma Merkezi
Psikiyatrist - Psikoterapist
Uzm.Dr. Emine Filiz ULUHAN
0242 311 44 33
 

»SAVUNMA DÜZENEKLERİNİN RUH SAĞLIĞINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ


Savunma düzenekleri normal insanların günlük davranışlarında sıklıkla kullandıkları, ruh sağlığını korumaya yönelik uygulamalardır. Ölçülü, yerinde ve zamanında kullanıldıkları sürece kişilerin yaşama uyum sağlamalarını kolaylaştırır ve mutluluklarına destek olur. Sorun çözmede sürekli bu düzeneklere başvurulur ve tüm ruhsal dengele bunlar üzerinden götürülürse bir kişilik uyumsuzluğu gelişir, bu da insanın kendisiyle ve başkalarıyla olan iletişimini bozar.

Savunma düzenekleri birbirlerinden keskin sınırlarla ayrılamaz ve kişiler çoğu kez bir sorun karşısında birkaç savunma mekanizmasını birlikte kullanır.

Psikiyatrik olarak bir davranışı tanımlamak, sadece o davranışı açıklamak değil, davranış içinde kullanılan savunma düzeneklerinin tespiti ve ne amaçla kullanıldığının aydınlatılması demektir.

İnsan kullandığı savunma düzeneklerini bilir, karşının kullandıklarını da tanırsa, o derece sağlıklı bir iletişim kurulabilir. Kendini daha iyi anlatırken, karşı tarafı anlaması da kolaylaşır. Savunma düzenekleri sadece savunma düzeyinde kalırsa iletişimi bozar ve ruh sağlığı dengesini kaybeder. Sağlıklı bir iletişim ve dengeli bir ruhsal yapı için savunma mekanizmaları uyum görevi yapmalıdır.

Bölünme (disosiasyon) düzeneğinde insanın özünde olan ve yapınca yaratacağı kaygı ve endişeden kurtulmaya yönelik ayrı davranış biçimleri ortaya çıkar. Evi darmadağın ve pislik içinde olan bir kadın başkalarını pasaklı ve kirli bulur, temizlik ve düzen öğütleri verir, doğruluk ve dürüstlükten bahseden bir daire müdürü rüşvet almadan iş yapmaz, haktan hukuktan bahseden bir politikacı devlet dairesine yandaşlarını doldurur v.s.

Akla uydurma (rasyonalizasyon) günlük yaşamda en sık kullanılan savunma düzeneklerinden biridir. İnsan içgüdülerinin ve dürtülerinin etkisi altında kalarak, duygusal ve coşkusal kaynaklı, mantık süzgecinden geçirmeden yaptığı bazı davranışlarına sonradan nedenler ve özürler bulmaya çalışır. Yani düşüncesiz ve mantıksız davranışı haklı göstermek için sonradan mantıksal nedenler ileri sürmek akla uydurma düzeneğinin eseridir. Bilgi ve yetenek eksikliğinden terfi edemeyen bir memur, müdürünün adam kayırdığını, sınavlarda başarısız sonuçlar alan bir öğrenci, öğretmenin iyi ders anlatamadığını, kitapları okunmayan ve satmayan bir yazar, toplumun onu anlayamadığını ileri sürer. “Oynayamayan gelin, yerim dar dermiş.” Atasözünde bu düzenek çok güzel ifade edilmektedir.

Yadsıma (inkâr) savunma düzeneğinde erişilemeyen ya da ilişki kurulamayan, dahil olunamayan kişi, nesne veya çevre yok sayılır, bunlardan haberdar değilmiş gibi davranılır. Karşı cinsle iletişim kurmaktan çekinen ve arkadaşı olmayan bir genç, arkadaşlığın önemini hafife alır, onlardan kötü alışkanlıklar kazanmaktan korktuğunu, derslerini aksatabileceğini savunur. Temel amaç acı, üzüntü veren düşünceler ya da duygularla yüzleşmekten kaçınmaktır.

Dışa yansıtma (projeksiyon) insanın kendinde görmek istemediği eksik, kötü yönleri başkalarından kaynaklandığına inanarak rahatlama yöntemidir. Kişi bu sayede kendinde gördüğü itici eğilimleri başkalarına mal ederek kendisinin bir parçası gibi görmekten kurtulur. Dışa yansıtma sınırlarını aşarsa başkalarını suçlama ve saldırıya varabilir. Patolojik düzeye vardığında saldırganlık dürtüsü açıkça ortaya çıkar. Başkalarıyla alay etmek, kırıcı ve aşağılayıcı sözler kullanmak, kaba, sert ve küfürlü konuşmak, başkalarının bedensel ve ruhsal özelliklerini aşağılamak hep dışa yansıtmanın görünümleridir. Günlük konuşmadaki aptal, enayi, salak, beyinsiz, hımbıl, uyuşuk, geri zekâlı gibi terimler hep gerçek dürtü ve saldırının hafifletilmiş simgeleridir. Alaycı tavırlar, bıyık altı gülmeler, küçümseyici davranışlar aynı bağlamda bilerek ya da bilmeyerek yapılan eylemlerdir. Yansıtma iletişimi en olumsuz etkileyen savunma düzeneklerindendir. Yansıtma yapılan kişi ya savunucu iletişim biçimini seçer ya da karşı saldırı pozisyonu alır. Bu da sağlıklı bir iletişime en büyük engeldir.

Yansıtma düzeneğinin tepki oluşturduğu durumlarda (reaksiyon-formasyon) insanlar gerçek duygularının tam zıddı tavırlar sergileyebilirler. Bu gibi durumlarda aşırı ilgi ve sevginin altında kin ve nefret duyguları, yersiz cesaret gösterilerinin altında korku ve güvensizlik yatabilir.

Gerileme (regresyon) düzeneğinde gerçeklerden ve sorumluluktan kaynaklanan endişe ve kaygıdan kurtulmak amacıyla yaşına uygun olmayan, çocuksu davranışlar sergilenir. Başkalarının yanında heyecanlanmak, aşırı el ve kol hareketleri ile konuşmak, kekelemek, en küçük engelde yılmak, herhangi bir engellemede bağırıp çağırmak, karşı taraftan sürekli anlayış, destek ve yardım beklemek çocukluk dönemine gerileme belirtileridir.

Çatışma ve tartışmadan kaçmak için sürekli karşı tarafı onaylamak, herşeye ‘’evet, doğru’’ demek veya tam tersine tüm önerilere karşı çıkmak, sürekli mızmızlanmak da gerileme belirtileri olarak kabul edilir.

İleri yaşlarda, emeklilik dönemlerinde, güncel bir amaç ve beklentinin kalmadığı durumlarda da insanlar çoğu kez gerileme düzeneğini kullanırlar. Sürekli eski anılardan bahsetmek, geçmiş başarılardan söz etmek, geçmişin mutluluğuna sığınarak günün kaygılarından kurtulmaya yönelik gerileme eylemleridir.

Yön değiştirme savunma düzeneğinde kaygı ve sıkıntı verecek konu, durum ve olaylardan kaçmak amacıyla, eylemle ilgisiz neşe ve sevinç verecek alanlara kayılır. Bir toplantıda bilgi yetersizliği veya herhangi bir nedenle sıkılan biri araya ilgisiz bir konu, fıkra, anı sokabilir. Bu da, çoğu kez iletişimi bozar.

Bastırma (represyon) ise kaygı, endişe, suçluluk, korku yaratan durumların ve kötü anıların bilinçdışına itilerek orada baskı ve denetim altında tutulmasıdır. Bilinçdışında tutulan ve büyük gerilim yaratan bu duygular bazen konuşma sırasında hatalı telaffuz edilen bir sözcük yada yerinde kullanılmayan bir kelime olarak çıkabilir.

Özetle; bireyi kaygılardan kurtaran ve ruh sağlığını korumaya yönelik uyum sağlayan savunma düzenekleri günlük hayatta ve iletişim sırasında sıklıkla kullanılmaktadır. İnsanlar bu konuda bilgi sahibi olurlarsa hem kendilerini daha iyi tanımış ve değerlendirmiş olur, hem de karşı tarafı daha iyi anlayarak sağlıklı bir iletişim kurmuş olurlar.