“Zihin olduğu yerden cehennemi cennet, cenneti cehennem yapabilir.” JOHN MİLTON
“Ruhsal bir hayal gücü vardır. Bu güç, hastalıkları oluşturabileceği gibi, var olan rahatsızlıkları da ortadan kaldırabilir. Beden, ruhsal hayal gücünün emirlerine itaat etmek zorundadır.” İBN-İ SİNA
-Çeşitli hastalıkların kaynağının bilinçaltında yattığını ilk kez, psikoanalitik kuramının kurucusu Avusturyalı nörolog Sigmund Freud (1856 - 1939) ortaya koymuştur.
-İsveç’li psikiyatrist Carl Gustav Jung (1875 - 1961) ise, zihnin spiritüel ve tanrıyla doğrudan bağlantı sağlayan bölümünü üst bilinç olarak tanımlamıştır.
-Duygularımıza kılavuzluk edip, zihnin deposu işlevi gören bilinçaltımız bir bilgisayar gibi çalışır. Zihnimiz gördüğümüz ve yaşadığımız her şeyi anımsar, hisseder ve depolar. Depolanan bilginin yeniden çağrılması, çağrılan bilginin pozitif yönde işlenmesi hipnoz, hipnoterapi, psikoterapi yöntemleriyle sağlanabilmektedir.
-Bir bilgisayar tüm bilgiyi nasıl sayısal-metrik bir sistemle depolayıp işliyorsa, tüm duygularımız, deneyim ve yaşadığımız olaylar da bir ses ya da bir imaj, hayal şeklinde zihnimizde depolanmaktadır. Ortalama bir insan beyni 100 trilyonun üzerinde imaj kapasitesine sahiptir.
-Bilinçaltı asla uyumadan, dinlenmeden, her zaman görevini mükemmel olarak yapmaktadır. Vücudumuzun tüm hayati işlev ve fonksiyonlarını kontrol etmekte, olumlu-olumsuz düzenlemektedir.
-İzleme, deneyimleme, eğitim yoluyla elde ettiğimiz öğrenme yetimizde, zihnin en önemli işlevi nedenselleştirmedir. Bunun yanında objektif duygularımız zayıflayıp, etkinliğini yitirdiğinde subjektif zihnimiz insiyatifi ele alır.
-Düşünceler bilinçli zihinden bilinçaltına doğru beyin hücreleri tarafından bir film gibi aktarılmaktadır. Yaşayarak elde ettiğimiz her türlü bilgi işlevsel hale getirilerek sorunlarımızı çözecek enerji ve cesareti oluşturmaktadır.
-Bilinçaltı uykudayken, koma halindeyken, bilinçsizken, alkol ya da ilaç aldığımızda bile uyanıktır.
-Bilinçaltımızın ana işlevlerinden biri bizi tehlike ve zararlardan korumaktır. Rahatsızlık durumunda sistem tersine işleyerek bizzat hastalığa hatta kendini mahvetmeye neden olabilmektedir.
-Bilinçaltımız yeni düşünceler, fikirler, icatlar, iş, plan ve yetenekleri, buluşlar ve doğa bilgilerini edinmemize yardımcı olan zaman ve uzayın ötesinde sonsuz bir bilgiye sahiptir.
-Bilinçaltı ilk bilgiyi olduğu gibi ham haliyle almaya eğilimlidir. Eğer herhangi bir durumda kendinden şüphe duyup, olumsuz düşünülürse pozitif düşünce akımı engellenir, başarısız olunur. Sonuçta oluşan pozitif veya negatif enerji hayattaki başarı ve başarısızlıkların ana nedenidir.
-Eğer bilinçaltına hatalı bir kavram gönderilirse, bununla baş etmenin yolu toparlayıcı, destekleyici ve olumlu, pozitif davranışlar geliştirmektir.
-Olumluya yönelebilmek için olumsuz düşünce ve kararlar hayal etmemeli, mutlu bir son düşünmelidir.
-Dualar ve inançlar da bilinçaltına kabul edilebilir. Doğru olduğuna inanılan düşünce kendi kendini gerçekleştirecektir. İyileşmez denilen bir çok kanser hastasının moral ve pozitif düşünce ile iyileşebilmesi bağışıklık sistemimizin bilinçaltımız tarafından olumlu yönde uyarılmasıyla gerçekleşmektedir.
-İnanç sistemleri de spiritüel ve zihinsel gelişimimizde ana faktör olarak rol almaktadır. M.Ö 500’lü yıllardaki Buda öğretilerinde dahi bu bilgilerden söz edilmektedir.
Aslında hayatın her anında pozitiften çok negatif enerji üretilir. Çevrede görülen her şeyin zihinde bir etkisi olur ve programlanana kadar derinlerde kalır.
-Bilinçaltı sadece bugünü değil, geçmişi de barındırmaktadır. Yaşamı olumsuz etkileyen bilinçaltındaki anılar bilimsel hipnoz çalışmaları ile günyüzüne çıkarılarak, geçmiş yaşamdan gelen sorunun bulunması ve psikoterapi yardımıyla çözülmesi sağlanır. Sorunun nedenine ulaşılırsa, problem aniden yok olacaktır.
-Bilinçaltı asla yaşlanmaz, zaman kavramından uzak ve sonsuzdur.
-Bilinçli zihin hipnoz-otohipnozla, yaratıcı hayal gücü ve olumlu çatışmalarla yaşamın her alanına denge, uyum, huzur, sağlık, mutluluk, başarı getirme kapasitesindedir.