Her kişinin
davranışlarını yöneten ve kişiliklerinin temelini belirleyen bilinçsiz bir
benlik görüntüsü vardır. Bu bilinçsiz görüş, bir dizi inançtan oluşan çekirdek inançlardan
kaynaklanır
Eğer davranışlarımızı değiştirmek
istiyorsak, çekirdek inanç yapımızı değiştirmeliyiz.
İnançları en kolay ve yegâne değiştirme
metodu HİPNOTİK TELKİNLERDİR.
Çekirdek İnançlar Nasıl Oluşur?
- Cesaret
kırıcılar: Anne, baba, öğretmen gibi otorite figürleri tarafından sürekli
söylenerek aktarılan inançlardır. (Sevimsiz, beceriksiz, başarısız, yeteneksiz
gibi yüklemeler)
- Doğrudan
deneyim: Bizzat yaşayarak bazı şeylerin nasıl işe yaradığı öğrenilir. Fakat
çocuklar hatalı inançları kapmaya daha meyillidir.
- Çocuk
merkezli mantık: Güvenilen bir yetişkin veya ebeveynin söylediği bir şeyi çocuk
sorgusuz, sualsiz, içselleştirebilir. Annenin kızını korumak için söylediği
“iyi kızlar otururken bacaklarının açmazlar” gibi bir söz ileride evlilik ve
cinsellikte problem olarak karşımıza çıkabilir.
- Bilinçsiz
taklit: Çocuklar kültürel değerleri, konuşma biçimlerini, düşünme ve tepkisel
tarzları, diğer insanların spesifik inançlarını kolayca alabilirler.
- Örneğin, babanın çalışıp para kazanması, annenin de evde temizlik, yemek,
bulaşıkla uğraşması kültürel değerlerden kaynaklanan bir inanç olarak yerleşir.
Sahip olduğumuz inançların bir kısmı
yetenek ve davranışlarımıza olumlu yönde etki ederken, bir kısmı da olumsuz,
negatif etki yapmaktadır. Ne istediğimi bilmiyorum, yeterince akıllı ve zeki
değilim, çok gencim, çok yaşlıyım, zamanım yok, vaktim az kaldı, bilmiyorum ki,
ya başaramazsam, başaramazsam herkes bana güler, sorumluluğum çok fazla, bende
yetenek yok gibi çok sık duyduğumuz bu önergeler en yaygın sınırlayıcı
inançlardır.
Bu benim hakkım değil, bunu hak etmiyorum
hisleri veya ben kiloluyum, çok zayıfım, burnum çok uzun gibi fiziksel
özelliklerinden memnun olmama gibi kişisel öz saygı problemleri değersizlik
duygusu yaratarak, kişinin mümkün olan hedefe ulaşamamasında rol oynamaktadır.
Yeterince iyi değilim, herkes bana bakıyor
gibi yargılanma korkuları da kişileri başarısızlığa itmektedir.
Başarısızlık (hata yapma) korkusu veya
başarırsam bu kadar adamı nasıl idare ederim, hep aynı başarıyı gösteremezsem
gibi başarı korkuları da bilinmeyenden korkmak kaynaklıdır. Bilinmeyenden korkmak
ise ümitsizlik duygusundan beslenir. Kişi bir şekilde hedefine ulaşamayacağına
inanır.
Araştırmalar insanların inanç, varsayım ve
tutumlarını değiştirmekte zorlandıklarını ortaya koymaktadır.
Avusturya’daki bir araştırmada kişilere
inanç ve tutumlarının hataları objektif olarak gösterildiği halde kişilerin
yeni bilgiye olan farkındalıklarını karartıp göz ardı ederek inanç sistemlerini
korumaya çalıştıkları net olarak görülmüştür.
Bu süreçte şahıslar algıda seçicilik
savunma mekanizmasını kullanarak kendilerinde bir kör nokta yaratmakta ve yeni
bilgiyi kaydedilemez, işlenemez hale getirmektedirler. Fakat bu hiçbir zaman
inançların değiştirilemeyeceği anlamına gelmemelidir.
İnançlar üç kategoride toplanabilir.
- Kendimiz
ile ilgili inançlarımız
- Diğer
insanlar ile ilgili inançlarımız
- Dünya
ile ilgili inançlarımız
Bu üç kategori çoğu zaman birbiriyle
örtüşür. Kişisel inançlar, psikolojik problemin oluşumunda ve varlığını
sürdürmesinde çok kuvvetli etkiye sahiptir. Çünkü kişinin ne düşüneceğini, ne
fark edeceğini, ne hatırlayacağını büyük ölçüde onlar belirler.
Güçlü bir çekirdek inanç, değişime yönelik
tüm kapıları kapatabilir.
Hipnoterapide ana prensip aşağıda
belirttiğimiz alanlara verilen hipnotik telkinlerle kişinin inanç sistemini
doğru şekilde yönlendirmektir.
- Kimlik: Kişinin kim ve ne olduğu ile ilgili inançlarıdır.
Bunlar geçerli hiçbir kanıt ve faaliyete bağlı olmayan, test edilip, sorgulanamayan inançlardır. Ben iyi biriyim, ben doğuştan kötüyüm, çok yakışıklıyım, benden kimse hoşlanmaz, ben gerçek bir dehayım, ben zavallıyım gibi inançlar kişinin farklı durumlarda nasıl davrandığını tanımlayan ifadelerdir.
Bu ifadeleri değiştirmek çok zor olabilir. Çünkü ne zaman bu inançların aksine bir kanıt ile onlara gösterilse çoğunlukla değiştirilen kanıt olmakta, inançlar yerinde kalmaktadır.
Bu inançlar hipnotik mantık kullanılarak değiştirilebilir ve değişim direkt telkinlerin tekrarıyla güçlendirilir.
- Davranış: Kişinin rolleri ve bunlara bağlı kabul edilmiş davranışları ile ilgili inançlarıdır.
Bu inançlar kişinin dünya ile ilgili öğrendiklerini ve belirli durumlara nasıl tepkiler verdiğini gösterir. Bunlar daha çok kişinin yaptığı aşırı genellemelerden kaynaklanır. Kişi herhangi bir durumun bazı öğelerini alır ve ilgisiz bir durumla eşleştirir. Örneğin bazı insanlar haksız ve temelsiz bile eleştirilse, bunu bilmelerine rağmen kendilerini suçlu hissederler. Bilinçaltındaki utanma ve yetersizlik duygularını abartarak karşı taraftan özür dilerler. Bir süre sonra bu durum kızgınlık duygularını arttırır. Artan bu kızgınlık duygusu da öfke ve küsme gibi uygun olmayan davranışları tetikler.
Uygun olmayan davranış kalıplarının, benzer durumlar ve o hatıralara ait olaylarda yüzlerce kez tekrarlanmasıyla verilen tepki otomatik hale gelerek yerleşmiş olur. Bu süreç tamamlandığında kişiler verdikleri tepkileri son derece doğal ve doğru bir davranış olarak içselleştirmişlerdir.
Bu inançlar ve davranış kalıpları sorgulandıkları andan itibaren değiştirilebilmektedir.
Hipnotik telkinler sayesinde insanların otomatik, kalıplaşmış yanlış ve olumsuz davranışlarını değiştirmek kolaylaşmaktadır.
- Yetenek: Kişinin kalıplaşmış temel inançlarındaki esneme sınırı, kişinin değişim yeteneği ile doğru orantılıdır. Yetenek olgusu kişinin ne yapabildiğini, kendisine neyi ne kadar yapmak için izin verdiğini açıklamaktadır.
Birçok insan, diğer insanlarla ilgili objektif bir değerlendirmeye girmeden birçok özellik ve yeteneğin kendisinde kısıtlı olduğuna inanmaktadır. (İsim hafızası, yön bulma becerisi, iradesine hakim olma gücü, cinsel performansı, matematik yeteneği gibi)
Böyle çekirdek inançlarda sosyal fobileri ortaya çıkarmaktadır.
Yetenek ile ilgili inançlar çoğu zaman test edilmemiş birçok varsayımlardan gelmektedir. Kişiler bilinmeyenden korktukları için yeteneklerini sınamadan inançlarında ısrar etmektedirler.
Bu tür inançları hipnoz altında hipnotik telkinlerle değiştirmek mümkündür.
- Kurallar: Tüm insanlar yaşam pratiğinde, günlük hayatta otomatik kurallarla davranmaktadır. Neyi nasıl satın alacağız, kim nasıl konuşacak, ne giyilecek, ne zaman, nerede, nasıl yenecek, ne zaman, nasıl eğlenilecek, nasıl dinlenilecek gibi günlük hayatta rutin olarak yaptığımız tüm davranışlar otomatik olarak yapılmasa, bunları düşünüp planlamaktan hiçbir şey yapamazdık.
Bu kurallar genel olarak sorgusuz sualsiz benimseyip varlık yapımıza kattığımız dünya görüşümüzü oluşturmaktadır. Dünya görüşlerimiz ise çoğunlukla zaman içerisinde günün şartlarına uymayıp, mantıksız, yersiz, anlamsız kalabilmektedir.
Hipnoterapi sırasında terapist, diğer insanlarla ilişkideki yeni kuralları, belli durumlarda nasıl davranılacağını, belli ortamlarda nelere dikkat edileceğini doğrudan telkin yöntemiyle değiştirebilmektedir.
Kurallar çok hızlı ve kolaylıkla değiştirilebilmektedir. Çünkü kuralları çekirdek inançlar gibi çok derinlere kök salmış değildir.
Bilinçaltına trans halinde yerleştirilen yeni kural sanki her zaman oradaymış gibi algılanır ve problemsiz olarak uygulamaya geçer.
- Beklentiler: Diğer insanları nasıl algıladığımız ve beklentilerimizle ilgili inançlar bebeklik ve çocukluk dönemlerimizde aile üyelerimizle etkileşimden kaynaklanan genellemelere dayanmaktadır.
İnsanlara güven olmaz, herkes benim hatamı arıyor, herkes benden faydalanma peşinde gibi inançlarımız diğer insanlarla ilişkimizde iletişimsizlik yaratmaktadır.
Beklentiler çoğu zaman, kişinin kendisiyle ilgili inançlarından kaynaklanır. Ben iyi değilim ki, herkes bende bir kusur buluyor gibi.
- Dünya görüşü: Altta kalanın canı çıksın, her koyun kendi bacağından asılır, ağlamayana meme vermezler, hayatta korkaklara asla yer yok, hayat senin veya benim kaybedeceğim bir oyundur gibi atasözlerimize bile giren birçok ifade ve yaşam tarzı her duruma uygulanabilen inançlardır. Bu tür evrensel inançlar yerleşik ve sinsi olup, insanlar bu inançlarını rasyonelize etmek için sürekli deliller arar ve bunları bilinçaltlarına yerleştirir. Evrensel inançlarda mantık aranmaz ve kullanılmaz. Bu nedenle hipnozda doğrudan telkin, bu inançlarda etkisiz kalır. Hipnoterapi sırasında kullanılan yeniden çerçeveleme teknikleriyle bu tür inançlar uygunuyla değiştirilebilmektedir.